Metamfetamine maruz kalan polislerde rastlanan kronik hastalıklar: Sauna Bazlı Detoksifikasyon Tedavisi ile Anlamlı Düzelme

Gerald H. Ross, M.D.; Marie A. Sternquist, M.S.
Meslektaş İncelemesinden Geçmiş ve Toxicology and Industrial Health, SAGE Publishing tarafından Yayınlanmıştır
16 Kasım 2011

YÖNETİCİ ÖZETİ

Özet

Arka plan: Yasa uygulayıcıları için metamfetamin ve ilişkili kimyasal bileşiklere tekrarlı maruziyetten kaynaklanan sağlık risklerine ilişkin tıbbi literatür raporları mevcuttur. Etkilerin çoğu geçici gözükmekle birlikte, görevleri nedeniyle metamfetamine maruz kalan Utah polislerinde kronik semptomlar gelişmiş ve bunlardan bazıları yetiyitimine yol açmıştır. Bu rapor, kronik semptomların azaltılması ve yaşam kalitesinin düzeltilmesi için tasarlanan bir sauna detoksifikasyon protokolü ile tedavi edilen semptom sahibi polislerin kontrolsüz, geriye dönük bir tıbbi kayıt değerlendirmesine aittir. Yöntemler: Utah Metamfetamin Polis Projesine ardışık olarak katılan altmış dokuz polis, aşamalı egzersiz, kapsamlı beslenme desteği ve fiziksel sauna terapisini içeren bir tedavi programından önce ve sonra değerlendirmeye tabi tutulmuştur. 36 maddelik Kısa Form Sağlık Anketinin (SF-36) RAND popülâsyon normları ile karşılaştırılan tedavi öncesi ve sonrası skorlarını, tedavi öncesi ve sonrası semptom skoru yoğunluklarını, nörotoksisite skorlarını, Mini-Ruhsal Durum Muayenesini, mevcut semptom sıklıklarını ve tedavi programı güvenliliğinin yapısal bir değerlendirmesini içermiştir. Sonuçlar: SF-36 değerlendirmeleri, semptom skorları ve nörotoksisite skorlarında istatistiksel olarak anlamlı iyileşmeler gözlenmiştir. Detoksifikasyon protokolü, %92,8’lik tamamlama oranı ile iyi tolere edilmiştir. Varılan neticeler: Bu araştırmada, sauna ve besin terapisinin kullanımıyla, metamfetamin ile ilgili hukuki yaptırım faaliyetlerine bağlı kimyasal maruziyetlerden sonra ortaya çıkan kronik semptomların hafifletilebileceği kuvvetle öne sürülmektedir. Ayrıca bu rapor, diğer kompleks kimyasal maruziyetlerin görünür kötü etkilerine değinilmesi ile de ilgilidir. Bu grupta elde edilen pozitif klinik sonuçlar hesaba katılınca, bu sauna temelli tedavi rejiminin daha kapsamlı bir şekilde araştırılmasının gerekli olduğu görülmektedir.

Giriş

Metamfetamine bağımlı kişilerde ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar; ancak gizli metamfetamin uyuşturucu laboratuvarı soruşturmalarıyla ilişkili olarak önemli semptomlar yaşayan çok sayıda yasa uygulayıcıları hakkında daha az fikir sahibi olunur (CDC, 2005). Semptomlar geçici olabilirken, birçok kişide tıbbi yardımcı almalarına neden olan kalıcı semptomlar da bulunabilir.

Aktif bir laboratuvara yapılan müdahale, görünür şekilde daha az kimyasal maruziyet içeren diğer faaliyetlerden 7 ila 15 kat daha yüksek hasta olma riski ile ilişkilendirilmiştir. Marshall (2000)’a göre, 1993 yılından bu yana “gizli uyuşturucu laboratuvarı soruşturmaları artmaya devam ederek, Utah’ı kişi başına düşen metamfetamin laboratuvarları için bir numaralı eyalet haline getirmiştir.”

2007 yılında, Utah Başsavcısı 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi saldırısı ve yıkılışı sırasında maruziyet yaşayan kronik olarak hasta kurtarma ve iyileştirme görevlilerin tedavisi için Manhattan’da faaliyet gösteren sauna temelli detoksifikasyon rejimini araştırmıştır. Utah’ta metamfetamin laboratuvarına bağlı maruziyetler nedeniyle hasta olan kıdemli bir polis memuru ve profesyonel bir itfaiyecide, bu tedaviyi aldıktan sonra önemli düzeyde iyileşme gözlenmiştir.

Kar amacı gütmeyen Amerikan Detoksifikasyon Derneği (ADF), metamfetamin ve ilişkili kimyasal maddelere görev sırasında maruziyetler ile uyumlu semptomlara değinmek için, Hubbard detoksifikasyon protokolünü kullanan ve Utah polis memurlarının sağlığını ve yaşam kalitesini izleyen Utah Metamfetamin Polis Projesini (UMCP) oluşturmuş ve uygulamıştır.

METODOLOJİ (yöntemler):

Çalışma Grubu, Dahil Etme ve Dışlama Kriterleri

Bu, Ekim 2007 ile Temmuz 2010 arasında, UMCP’ye ardışık olan katılan ilk 69 polis memurunun geriye dönük bir tıbbi kayıt değerlendirmesidir. Memurlar, proje personeli tarafından sosyal yardım çalışmaları, polis topluluğu içerisindeki söylentiler ve Polis Şefleri veya Bölge Şerifleri tarafından yapılan sevkler vasıtasıyla değerlendirmeye alınmıştır.

Hariç bırakma kriterleri: Gebelik, bilinen aktif kanser, tekerlekli sandalyede olmak, psikoz, yaygın psikiyatrik tedavi veya intihar girişimi öyküsü hariç bırakma kriterleri arasında yer almıştır.

Utah sınırlarında hukuki yaptırım çalışması, (2) metamfetamin ve ilişkili kimyasal maddeler ile hukuki yaptırım faaliyetleri vasıtasıyla belgelenmiş temas ve (3) sonradan kalıcı tıbbi semptomlar veya kronik hastalık gelişimi, dahil etme kriterlerini oluşturmuştur. Memurlara, tüm bulguların bildirilmesi de dahil olmak üzere, tedavi ve sonuçların izlenmesi için yazılı bilgilendirilmiş olur verilmiştir.

Tıbbi Direktör, katılımcıları kapsamlı öyküleri ve fiziksel muayene, EKG ve kan tahlili (metabolizma ve karaciğer panelleri, hepatit B, C ve HIV taraması, tam kan sayımı ve tiroid paneli) sonuçlarına göre değerlendirmeye dahil etmiştir. Doğrudan sorulduğunda değerlendirilmesi gereken sorunlar ortaya çıktığında ise, testosteron düzeyleri gibi ilave testler yapılmıştır. Güçten düşürücü semptomları olan memurlara öncelik tanınmıştır: metamfetamin maruziyeti sayısı, yaş, cinsiyet veya polis rütbesine göre öncelikli tedavi uygulanmamıştır.

Hastalar arasında; birçok Utah şehir ve ilçe yargı alanları, Utah Otoyol Devriyesi (UHP), Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) departmanından gelen memurlar, DEA ile bağlantılı polisler ve kimyasal laboratuvar analizleri sırasında maruz kalan polisler yer almıştır.

Girişim: Standart Hubbard sauna detoksifikasyon protokolü. (Hubbard 1990)

SONUÇ DEĞERLENDİRMELERİ

Semptom değişiklikleri ve yaşam kalitesi; başlangıçtaki öykü ve fiziksel muayene, takip görüşmeleri ve bir dizi tedavi öncesi ve sonrası tespitler ile değerlendirilmiştir:

  1. Tedaviden önce RAND 36 maddelik Kısa Form Sağlık Anketi (SF-36) kullanılarak 4 haftalık sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi değerlendirilmiştir. RAND SF-36 skorlama mekanizmaları, Medical Outcomes Trust patentli olanlardan farklıdır ve fonksiyonel beceri ile fiziksel ve zihinsel sağlığın 9 ölçekli bir profilini oluşturur. Ayrıca SF-36 skorları, tedavi öncesi ve sonrasında RAND ABD yetişkin popülâsyon normları ile karşılaştırılmıştır.
  2. Hubbard rejiminin kullanıldığı klinik koşullar için, Bilim ve Eğitim Gelişmeleri Kurumu (FASE) tarafından önceki 4 haftanın semptomları, hastalık izinleri ve uyku modellerini içeren 50 maddelik bir tedavi öncesi ve sonrası anketi geliştirilmiştir.
  3. Asabiyet, sosyal geri çekilme, motivasyon azalması, yakın hafıza, konsantrasyon, zihinsel durgunluk/bilinç bulanıklığı, uyku bozuklukları, yorgunluk, baş ağrısı sıklığı ve şiddeti, cinsel işlev bozukluğu, kol ve bacaklarda uyuşma ve zeka keskinliği gibi önceki 3 haftada yaşanan sorunlar, Likert benzeri 0-10 arası bir ölçek üzerinde Singer (2006) parametrelerine dayalı 13 maddelik bir tedavi öncesi ve sonrası nörotoksisite anketi kullanılarak değerlendirilmiştir.
  4. Mini-Ruhsal Durum Muayenesi
  5. Günlük rapor formu: her tedavi gününde, eğitimli personel tarafından kaydedilen, istenmeyen etkiler de dahil olmak üzere yaşamsal bulgular ve olayların yapısal bir özeti.

Güvenlik değerlendirmesi olarak, advers olaylar veya protokol kesintileri günlük rapor formunda yer alır ve Tıbbi Direktör tarafından değerlendirilir.

SONUÇLAR

Tedavi Süresi ve Tamamlama Oranları

Yaş ortalaması 44,6 olan toplam 66 erkek ve 3 kadın gönüllü, %92,8 tamamlama oranıyla ardışık olarak çalışmaya alınmış; 5 erkek gönüllü tedaviyi tamamlamamıştır. Tedaviyi tamamlayan 64 hastanın ortalama tedavi süresi 33 gün olmuştur.

Çalışmaya kayıt değerlendirmesinde memurların %50’sinden fazlasında görülen semptomlar ve oranları şu şekildedir; yorgunluk: %96; uykusuzluk: %91; baş ağrısı: %90; mide ekşimesi: %81; kişilik değişiklikleri: %78; eller ve/veya ayaklarda uyuşma: %77; hafıza kaybı: %77; alerji öyküsü: %75; konsantrasyon eksikliği: %75; sırt ağrısı: %71; eklem ağrıları: %71; eforla nefes darlığı: %70; cilt tahrişi: %68; anksiyete/depresyon: %65; karın ağrısı/gaz: %65; sinüzit/burun tıkanıklığı: %55; boğaz ağrısı: %52.

Çalışmaya kayıt sırasında anormal bulgular sergileyen memurların yüzdesi: Anormal bulgular ve oranları şu şekildedir; kan yağları yüksekliği: %58; karaciğer fonksiyon testleri yüksekliği: %41; pozitif rombergism (gözler kapalı bir ayak önde olarak ayakta dururken dengeyi koruyamama durumu): %35; hipertansiyon: %28; yüksek kan glikozu: %19; kanda testosteron düşüklüğü: %17 ve kanda tiroid düşüklüğü: %17.

Rejimin Güvenliliği

Rahatsızlıklar veya diğer “advers olaylar” (duygusal veya hastalık benzeri semptomlar sergilemek anlamına gelir), programın uygulanmasını anlamlı derecede engellememiştir. Örneğin her katılımcıda, yaygın olarak niasinin neden olduğu geçici kızarma veya kaşıntı ortaya çıkmış; ancak bu, uygulamaya ve katılımcıların programı tamamlamasına engel oluşturmamıştır. Tablo 2’de görüldüğü üzere, birçok katılımcı moral bozukluğu, anlık öksürük, yorgunluk, vb. geçici etkiler yaşamıştır. Bunların tümü geçici nitelikte olmuş ve tıbbi konsültasyon gerektirmemiştir. Uykusuzluk, programın uygulanmasını nadiren etkilemiştir. Verimsiz uykuyla geçirilen gecelerin ertesi günü, program düşük kapasite ile uygulanmıştır. İki memurda gut hastalığı görülmüş ve memurlardan biri programdan ayrılmıştır.

RAND SF-36 SKORLARI :

Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesinde Değişiklik

Şekil 2’de, RAND metodolojisi ile hesaplanan ve rejimi tamamlayan polis memurlarına yönelik ABD popülâsyon normları ile karşılaştırılan tedavi öncesi ve tedavi sonrası SF-36 skorları grafik olarak gösterilmektedir.

Memurların tedavi öncesi sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi skorlarının ortalama değerleri, fiziksel sağlığa bağlı rol sınırlamaları ve duygusal sorunlara bağlı rol sınırlamaları haricinde, dokuz alt ölçeğin tamamında RAND popülâsyon normlarından anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Tedavi sonrası dönemde, memurların skorlarında tedavi öncesi skorlara kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzelmeler gözlenmiştir. Memurların tedavi sonrası skorlarında da, tüm alt ölçekler için geçerli olmak üzere RAND popülâsyon normları karşısında anlamlı derecede düzelme görülmüştür.

Semptom Şiddeti ve Sağlıksız Geçirilen Günler

Ortalama tedavi öncesi ve sonrası semptom şiddeti skorları, Şekil 3’te görüldüğü üzere tedavi sonrasında tedavi öncesine göre anlamlı derecede azalmıştır.

Hastalar, aşağıdakileri bildirmiştir:

  1. Tedavi tamamlandığında 1,8 gün olarak düzelen tedavi öncesi 9,3 günlük fiziksel sağlık bozukluğu;
  2. Tedavi tamamlandığında 1,4 gün olarak düzelen tedavi öncesi 6,3 günlük zihin sağlığı bozukluğu;
  3. Tedavi tamamlandığında 0,2 gün olarak düzelen, tedavi öncesi sağlık bozukluğuna bağlı 4,3 günlük aktivite sınırlaması ve
  4. Tedavi tamamlandığında 0,3 gün olarak düzelen 2,0 günlük tedavi öncesi hastalık izni.

Uyku Modelleri

Katılımcılar, tedaviden önce her gece ortalama 5,8 saat uyumuş ve bu, tedavi tamamlandığında 7,6 saat olarak düzelmiştir.

Nörotoksisite Skorları

Bu anket, 20 numaralı memurdan itibaren uygulanmıştır. Eksik veriler hariç bırakıldığında, tedavi öncesi ve sonrası yanıtların 38 eşleştirilmiş çifti elde edilmiştir (%84,4 yanıt oranı). Tedavi öncesi ortalama nörotoksisite skoru 65,5 iken; tedavi sonrası ortalama skor 14,6 olarak bulunmuştur.

Mini-Ruhsal Durum Muayenesi

Otuz puanlı bir ölçek üzerinde, 25’in altındaki skorlar anlamlı bilişsel bozukluğa işaret etmektedir. Ortalama tedavi öncesi ve sonrası skorlar karşılaştırılırken, ölçülebilir bir değişikliğe rastlanmamıştır.

Tartışma

Polis memuru olmak, genellikle sağlam fiziksel özellikler ve duygusal denge gerektirir. Görev seçim kriterlerinin aksine, bu projede tedavi edilen memurlar kimyasal maruziyetler ile uyumlu güçten düşüren semptomlar yaşamıştır.

Altmış dokuz kişiden oluşan bu küçük grupta, hastaların %17’sinin oluşturduğu 2 alt grupta düşük tiroid ve/veya düşük testosteron durumunun gözlenmesi şaşırtıcı olmuştur. Birleşik Devletler’de hipotiroidizm prevalansı yaklaşık %5’tir. Önceden var olan tiroid dengesizliği memurları kronik hastalığa yatkılaştırabilir ancak, çevreyle ilgili kimyasallar ve düşük tiroid fonksiyonu arasındaki nedensel ilişki göz önüne alınacak olursa, düşük tiroid durumu, doğrudan metamfetamin maruziyetlerinden ortaya çıkmış olabilir.

Ayrıca, kronik sağlık bozukluğu bildirenler arasında yaygın görülen semptomlar olağan dışı olmuştur. Memurların %75’inden fazlası, aşağıdaki dokuz semptomun tamamını bildirmiştir: yorgunluk, uykusuzluk, baş ağrısı, mide ekşimesi, kişilik değişiklikleri, eller ve/veya ayaklarda uyuşma, hafıza kaybı, geçmişte alerji semptomları öyküsü ve zayıf konsantrasyon. Bu semptom kümesi, “ortaklaşa maruziyetlerin” “ortaklaşa semptomları” tetiklediği ihtimalini yükseltmektedir. Bu semptom modeli gelecekte, araştırmacılara veya tedavi uzmanlarına metamfetamin maruziyetlerini daha iyi tanımaları veya sınıflandırmaları konusunda yardımcı olabilir. Metamfetamine maruz kalan polis memurlarının “tedavi öncesi” SF-36 skorları, daha fazla ağrı, daha fazla yorgunluk ve genel popülasyondan anlamlı derecede daha zayıf sağlık durumu belirtisine işaret etmiştir.

Hubbard sauna temelli tedavi protokolü bu şartlar altında kullanılmıştır. Bu kronik semptomlara kimyasal maruziyetler ve/veya kontaminasyon yol açmış ise, çok yönlü bir “detoksifikasyon programı” makul bir yaklaşım olmuştur.

Bilgilerimiz dahilinde, sauna temelli bir “detoksifikasyon programı” metamfetamine maruz kalan polis memurları için ilk kez değerlendirilmiştir. Büyük çoğunluk rejimi minimal sıkıntı veya rahatsızlık ile tamamlamış; semptomlarında anlamlı azalmalar ve sağlık ve yaşam kalitesinde ölçülebilir düzelme sağlanmıştır. Bu da, programın başka yerlerde benzer şekilde maruziyetler yaşayan polis memurlarına da yardımcı olabileceğini öne sürmektedir.